16 Mart 2023 Perşembe

DEPREM NASIL OLUYOR


İnsanlığın varoluşundan beri deprem insanları etkileyen en önemli doğa olaylarından biridir. Özellikle yerleşik hayata geçilmesi ve kalıcı konutların yapılmasıyla insanların can ve mal varlıklarına çok ciddi zararlar vermektedir. Çok eski tarihlerde yani bilim ve teknolojinin olmadığı yıllarda insanlar depremin kendilerini cezalandırmak için doğa üstü güçler tarafından yapıldığına inanıyorlardı. !700 lü yıllardan sonra yapılan bilimsel çalışmalarla depremin tamamen bir doğa olayı olduğu kanıtlanmıştır.  Peki, deprem nedir ve nasıl oluşur?


Deprem nedir


Üzerinde yaşadığımız yerküreyi biz ne kadar da hareketsizmiş gibi hissetsek de işin aslı öyle değildir. Her gün üzerinde hareket ettiğimiz yerküre sürekli olarak yükselerek, alçalarak, kıvrılarak yer değiştirir. Bu süreç yerin altındaki taşkürede gerilmelere neden olur. Yıllar içinde bu gerilimlerin oluşturduğu yüksek enerji yerin altında bulunan kayaların kırılmasıyla aniden boşalır. İşte bu kırıklar diğer adıyla fay hatlarında biriken enerjinin aniden boşalmasıyla oluşan enerjinin sismik dalgalarla yeryüzünü sarsmasına deprem denir.



Depremin neden olduğunu anlamak için dünyanın yapısını bilmek gerekir. Yapılan akademik çalışmalara göre yer kürenin dış kısmında kalınlığı 70 ile 100 km arasında değişen bir Litosfer yani taşküre yer alır. Kıtalar ve okyanuslar bu taşküre üzerinde bulunur. Taş kürenin altında ise kalınlığı 2900 km olan Manto tabakası bulunur. Manto tabakasının altında dünyanın merkezinde de demir nikel karışımı çekirdek bulunur.  Peki bütün bu bilgiler ışığında depremler nasıl oluyor?


Depremler nasıl oluşuyor



Üzerinde yaşadığımız yerkürenin altında astenosfer adı verilen eriyik halde bir üst manto bulunur. Burada oluşan konveksiyon akımları taş kürenin parçalanmasına ve yeryüzünün birçok  levhaya bölünmesine neden olur. Bu süreç şu şekilde olur.
Eriyik halde bulunan magma radyo aktive nedeniyle yüksek ısıya maruz kalır. Bu şekilde konveksiyon akımı oluşur. Oluşan bu konveksiyon akımı üstte bulunan kaya parçalarına uyguladığı baskıyla gerilimlere ve zaman içinde kaya üzerindeki zayıf noktaların kırılmasına neden olur. Bu kırılmalar aynı zamanda dünya üzerinde irili ufaklı levhaların oluşmasına yol açar. İşte yer bilimci ve jeoloji uzmanları depremlerin nasıl oluştuğunu bu şekilde anlatmaktadır.


 

27 Aralık 2022 Salı

 HAVUÇLU BİSKÜVİ TATLISI

Çok pratik çok hafif bir tatlı tarifi denemek ister misiniz! Elbette ki bu tarif bana ait değil. Bende sosyal medya platformu  olan tiktok'ta gezinirken buldum. Malzemelerin az oluşu yapımının kolay olması ve en önemlisi fırın kullanmadan yapılıyor olması dikkatimi çekti. Ayrıca uzun zamandır çocuklarıma havucu alternatif yöntemlerle havuç nasıl yedirebilirim diye düşünürken bu tarif kurtarıcım oldu. Gerçi internette havuçlu tatlı tarifleri diye arama yaptığım zaman  birçok tarif buldum ancak havuçlu bisküvi tatlısı daha cazip geldi.

Misafirleriniz için güzel bir ikramlık alternatifi olacak bu tarifi çocuklarınızda severek yiyecektir. Havucun tadını sevmeyenler bile kesinlikle içinde havuç olduğunu anlamaz. Bu konuda garanti verebilirim. Gerçekten havuç tadı hiç ama hiç belli olmuyor. Hadi bakalım bu kadar açıklamadan sonra gelelim tarifimize.




Tarif için gerekli malzemeler

Havuçlu bisküvi tatlısını ilk defa yaptığım için küçük kare borcam kullandım. Vereceğim ölçülerde en küçük boy kare borcam içindir. 



1 paket petiböre bisküvi

4 adet orta boy havuç

1 su bardağından iki parmak eksik toz şeker 

2 yemek kaşığı nişasta

1paket vanilya

1 yemek kaşığı limon suyu

Havuçlu bisküvi tatlısı nasıl yapılır

 Havuçları yıkayıp küçük küçük doğrayın. Çok kalın doğramak haşlanma süresini uzatacaktır.

Tencereye havuçları alalım içine üç dört bardak su ekleyip yumuşayıncaya kadar pişirelim. Daha sonra blender ile havuçları püre haline getirelim. Daha sonra pürenin içine 2 yemek kaşığı nişasta, toz şeker, vanilya, limon suyunu ilave edelim. Kıvam alıncaya kadar pişirelim. Kıvamı muhallebi kıvamı gibi olmalıdır. Nişastanın topaklanmaması için bir miktar su ile ayrı bir kap içerisinde karıştırıp öyle ilave etmenizi tavsiye ederim.

Borcamın tabanını süt yada su ile ıslatıp bir sıra bisküvi sıralayalım. Bisküvilerin üzerine havuçlu harçtan dökelim. Bu şekilde bisküviler bitene kadar önce bisküvi sonra havuçlu harçtan dökelim. En sonda ise kalan havuçlu harcın tamamını en üst katına dökelim. İşte havuçlu bisküvi tatlısı tarifi bu kadar basit. Tatlınız soğuduktan sonra isteğe bağlı olarak üzerine Hindistan cevizi serpiştire bilirsiniz. Yemeden önce en az bir saat buzdolabında bekletirseniz tadı çok daha güzel olacaktır. Ayrıca lezzetine lezzet katmak isterseniz  bisküvilerin arasına dövülmüş cevizde eklenebilir. 

Tüm samimiyetimle ifade etmek istiyorum ki bu tatlı hem ekonomik hem sağlıklı hem çok lezzetli bir tatlıdır. Denemek isteyenlere şimdiden afiyet olsun.


10 Mayıs 2022 Salı

 GENÇ YAŞTA PARKİNSON HASTASI OLMAK

Herkes parkinsonun yaş ilerledikçe ortaya çıktığını düşünür. Aslında yaşlandıkça da çıkmasa ne kadar güzel olur. ortalama parkinson hastalığı belirtilerinin kendini göstermeye başladığı yaş 60 ve üzeri yaşlar. Ne yazık kibu hastalık beni 30 lu yaşlarımın başında geldi buldu. Şu anda 41 yaşındayım ve parkinson son 8 senedir beni çok zorladı. İlk beş yıl dışarıdan bakan kimse anlamazdı benim hastalığımı ama son üç yıldır işler değişti.

Yürürken ayaklarım sürünüyor, ellerim desen zaten tuhaf, çatal bıçak hatta çoğu zaman kaşık kullanarak bile yemek yemek işkence. Bu hastalık başlı başına zaten çok zor ama asıl zor olan ne biliyor musunuz herkesin hiç zorlanmadan yaptığı şeyleri yapmak benim için atomu parçalamak kadar zor geliyor. birde kırk yaşına gelmiş ama hiçbir iş elinden gelmiyor gibi imalı sözlere maruz kalmak çok daha üzücü. Bazen içimden yüksek bir yere çıkıp avazım çıktığı kadar bağırmak geliyor " ben beceriksiz değilim, sadece parkinson hiçbir şey yapmama izin vermiyor. Ne demişler eşekten düşenin halini eşekten düşen anlar.Siz nerden bileceksiniz genç yaşta parkinson hastası olmayı..... Allahtan dilerim ki hiç kimse hayatının baharında bu hastalığa yakalanmasın. Allah kimseye dermansız dert vermesin.

Aslında son sekiz senedir yaşadıklarımı yaşayamadıklarımı bir deftere yazıp günlük tutmak istemiştim hatta birkaç gün denedim de ama yazı yazmakta oldukça zorlandığım için vazgeçtim. Aslında yazmakta zorlandım demeyelim de yazdıklarım hastalıktan dolayı okunmayacak kadar kötü diyelim. Ama yaşadıklarımı, hissettiklerimi mutlaka bir yerlere yazmam gerekiyor. Bende blogumdan yazmaya karar verdim. Belki bir yerlerde hiç tanımadığım birinin çok yakınında gencecik bir parkinson hastası vardır. Belki bu yazdıklarım sayesinde okuyan kişinin aklı başına gelir ve o gencecik insanın beceriksiz değil de çok ciddi bir hastalıkla mücadele ettiğini anlar.

Yada bu yazdıklarımı belki benim gibi genç bir arkadaş okur ve yalnız olmadığını anlar. Fırsat buldukça hastalık sürecimi tüm detaylarıyla anlatmaya çalışacağım.

ister 60 yaşından sonra olsun ister 30 yaşından sonra olsun parkinson hastalığı çok zor. Ama 60 yaşına gelmiş bir kişi büyük ihtimalle emekli olmuştur, çocukları büyümüş toruna torbaya karışmıştır. Yani onların hayatını kolaylaştıracak etrafında mutlaka birileri olur. Sorumlulukları çok fazla yoktur. Ama gençler öyle mi! Doya doya gezemiyorsun, dans edemiyorsun, hemen yorgun düşüyorsun, yaşıtların şıkır şıkır giyinip gezip tozarken sen günü nasıl kurtarırım derdine düşüyorsun. Temizlik, ev işleri yemek yapmak, çocuklarına annelik yada babalık yapmak, eşine karşı sorumlulukların işte daha bir sürü şey var. Sizler için çok basit olan her şey genç yaşta parkinson hastalığına yakalanan benim gibi kişiler için çok ama çok zor.

Anlatacak daha çok şey var, ama şimdilik bu kadar yeter.



10 Mayıs 2021 Pazartesi

TİK TOK NEDEN BU KADAR POPÜLER

 TİK TOK UYGULAMASI NEDEN BU KADAR POPÜLER



90'lı yılların sonlarına doğru hayatımıza internet kavramı girdi. Yanlış hatırlamıyorsam yıl 1998 ve ben o dönem üniversite eğitimi alıyordum. Arkadaşlarla internet cafeye giderdik ve ne işe yaradığını nasıl kullanıldığı hakkında hiçbir bilgimiz olmayan internet dünyasını keşfetmeye çalışırdık. 

Aradan neredeyse 23 yıl geçti ve şu an geldiğimiz nokta internet olmadan adım bile atamıyoruz. Bu yazıyı yazarken amacım kesinlikle teknolojiyi kötülemek değil. Aksine teknoloji doğru kullanılırsa çok faydalı bir şey. İnternetle birlikte ilk olarak hayatımıza google arama motoru girdi. Bu çok güzel bir gelişmeydi, insanlar bildiklerini kendilerine ait sayfalar açarak diğer insanların öğrenmesi amacıyla paylaşmaya başladı. Özellikle kadınlar bir biri ardına yemek sayfaları açtılar. Yüzlerce yemek sayfası sayesinde artık herkes istediği tarifi yapma şansı buldu. 

Oysaki eskiden komşuda yediğimiz değişik bir pastayı yapabilmek için komşudan tarifi alabilmek için annelerimiz dokuz takla atardı. Hatta tarif defteri denen bir defter vardı ve bu defter bir kadın için o kadar önemliydi ki adeta devlet sırrı gibi saklanırdı. İnternet sayesinde nereden nerelere geldik. Google'lın sunduğu imkanlar bir süre sonra yerini yeni arayışlara bıraktı. Bu süreçten sonra hayatımıza belkide bir daha hiç çıkmayacak şekilde facebook, twiter, instagram ve şimdilerin en popüler mecrası olan tik tok uygulaması girdi.

SOSYAL MEDYANIN HAYATIMIZA ETKİSİ

Şimdi geçmişe dönüp bakıyorum da facebook ne kadar masum bir mecraymış. Çok komik ama ilkokul arkadaşlarımızı bulmak için büyük bir heyecanla facebook hesabı açardık. Şimdilerde ise bu uygulamanın pabucu dama atıldı. Sosyal medyayı aktif bir şekilde kullananların büyük bir çoğunluğunun amacı tik tok takipçi kazanmak, instagramda binlerce kişi tarafından takip edilmek ve beğeni almak. 

Sosyal medya yüzünden neredeyse asosyal bir yaşam sürer olduk ve tek amacımız hiç tanımadığımız insanlara kendimizi beğendirme çabası içerisine girdik. Facebook ve instagramda sadece fotoğraf paylaşımı yaparak takipçi kazanırken bu seferde hayatımıza tiktok girdi. Elbette ki amaç tamamen maddi kazanç sağlamak. Nasıl mı? İnstagramda binlerce hatta takipçisi olan sayfalar bir şekilde firmaların dikkatini çekiyor. Kendi ürün ve hizmetinin reklamını yaptırmak isteyen firmalar popüler instagram kullanıcılarıyla iletişime geçip reklam ve tanıtım anlaşması yapıyor. Yani sosyal medya hesapları para kazanmak için bulunmaz bir nimet. Ahlaki kurallara uygun olduğu taktirde çokta mantıklı. 

İnstagram hesabı açarsınız, hedef kitlenize uygun paylaşımlarla şansınızda yaver giderse popüler bir instagram fenomeni olabilirsiniz. Ve bu fenomenliği paraya çevirmek sizin en doğal hakkınız. Buraya kadar herşey normal. Fakat benim kişisel olarak kabul edemediğim uygulama ise tik tokta fenomen olmak için insanların tüm ahlaki değerleri ayaklar altına almasıdır. Peki, tik tok neden bu kadar popüler? İnsanlar neden deli gibi tik tok hesabı açıp saçma sapan içerikler paylaşıyor?

Tik tok çılgınlığı

Kişisel olarak videoları izlemek için benimde bir hesabım var. Bu hesabın açılma amacı sadece video izlemek için. İçerik paylaşmak için tik tok hesabı açanlara sonsuz saygı duyuyorum. Saygı duymadığım konu ise canlı yayın açıp tanımadıkları insanlardan ücretli hediye talep edenlerin sırf bu amaç uğruna yaptıkları rezillikler.

Bazı kullanıcılar var ki gayet düzgün videolar paylaşıyor. Canlı yayınlarda ise gayet düzgün bir şekilde özel hayatlarına dair sohbetler yapıyorlar. Bu tarz insanlara diyecek hiçbir sözüm yok. Lakin sırf para kazanmak için bedenini teşhir eden, orasını burasını açan erkek ve kadın olarak binlerce kullanıcı var. 

Yanlış bilmiyorsam tik tok, takipçi sayısına, beğeni ve yorum sayısına göre ödeme yapıyor. Canlı yayınlarda da atılan hediyelerin karşılığında ödeme yapıyor. İşte, tik tok neden bu kadar popüler oldu? sorusunun cevabı tamda burada gizli. Düzgün bir şekilde video çekip normal yollardan takipçi ve beğeni kazanmak her zaman daha uzun soluklu oluyor. Gerçekten zor durumda olup yardım isteyen hesaplara destek vermeyen kişiler nedense bu saçma sapan kişilere yeri geldiği zaman hediyeler atmaktan geri kalmıyor.

Tabi ki herkesin kişisel tercihi, isteyen istediği şekilde video yükleyebilir. Bu kimseyi ilgilendirmez. Ama şunu da unutmamak gerekir ki gayri ahlaki içeriklerin sahipleri kısa bir süre için kazanç sağlayabilir. Fakat bu durum asla uzun vadeli olmaz.






BİBER DOLMASI NASIL YAPILIR

SICAK YAZ GÜNLERİNİN EN GÜZEL YEMEĞİ 







*8 adet dolmalık biber

* 4 yemek kaşığı kırık pirinç

* 4 yemek kaşığı bulgur

*2 adet soğan

* 2 adet domates

*1 yemek kaşığı salça

* maydanoz

* nane, karabiber, tuz

* Zeytin yağ





 Dolmalık biberlerin kafasını çok fazla derinden olmayacak şekilde bıçakla kesip içini temizleyelim.  Bugün bizim evde sadece biber vardı. Evinde patlıcan, kabak ve asma yaprağı olanlar karışık dolma yapabilir. Patlıcanın içini oyduktan sonra tuzlu suda bekletmeyi unutmayın, yoksa kararır ve dolmanın tadı acımsı olur.




soğanları, domatesleri küçük küçük doğrayalım zeytin yağı yada herhangi bir sıvı yağ ile önce  soğanları kavuralım. Biliyorum, birçoğumuz dolmalık iç harcı hazırlayıp çiğ olarak dolduruyor. Fakat, iç harç ön aşama olarak kavrulup hazırlanınca dolma daha lezzetli oluyor. Vaktiniz var ise malzemeleri kavurarak yapmanızı tavsiye ederim.

Soğanlar pembeleştikten sonra domatesi, salçayı ilave edin. Salçanın çiğ kokusu çıktıktan sonra  pirinç ve bulgur eklenir. Pirinç ve bulgur miktarını ayarlamanın püf noktası şu şekildedir; her bir dolmalık biber için bir yemek kaşığı bulgur ve pirinç yeterli oluyor. Yani her bir dolmalık biber için yarım kaşık bulgur yarım kaşık pirinç kullanın.   Yalnız pirinç ve bulguru ekledikten sonra çok fazla kavurmayın. Bir iki dakika içinde ocağın altını kapatın. biber dolması tarifi yaparken ön pişirmede pirinç ve bulgurun çok fazla pişmemesi gerekir. Yoksa normal pişme aşamasında lapa olur.

Baharat olarak hangi baharatları kullanmak istiyorsanız onları kullanın. Ben karabiber, pul biber, sumak ve çok az kuru nane ekledim. Tuz ilave etmeyi sakın unutmayın. Son olarak iç harcın içine ince ince doğranmış bir tutam maydanoz ilave edilir.



İç harç soğuduktan sonra dolmalık malzemelerin içi doldurulur. Yalnız biber olsun kabak yada patlıcan olsun içini çok fazla doldurmayın. En az bir iki parmak boşluk bırakın. Pişme esnasında pirinç şişme yapacak ve malzeme çok fazla konulursa taşar. Son olarak dolmaların hizasına gelecek şekilde su ilave edelim ve kısık ateşte suyunu tamamen çekinceye kadar pişirelim.

Yaz aylarının en güzel yemeği olan biber dolmasının yanına ekstra bir yemek yapmaya gerek yok. Yanında yoğurt çok güzel oluyor. Ben biber dolmasını daha çok cacık ile yemeyi seviyorum.

Şimdiden herkese afiyet olsun

6 Mayıs 2021 Perşembe

 GENÇ YAŞTA PARKİNSON HASTASI OLMAK



Blog yazmanın nasıl bir şey olduğunu zaman geçtikçe daha iyi anlıyorum. Anladım ki bu platform bana ait ve ben neyi istersem onu paylaşırım. Elbette ki toplum ahlakına uygun olacak paylaşımlar yapmak kaydıyla. Bugünün konusu genç yaşta Parkinson hastası olmak hakkında olacak. Konu ile ilgili olarak aktaracak olduğum bilgiler kesinlikle başkasının deneyimleri değildir. Tamamen 30'lu yaşların başından itibaren kendi yaşadığım tecrübelerdir. Bu hastalıkla nasıl tanıştığımı, Parkinson hastalığı belirtilerinin neler olduğunu merak ediyorsanız bu yazıyı sonuna kadar okuyun derim.

Parkinson ile tanışma hikayem

 Teşhisin konulmasının üzerinden neredeyse 10 sene geçti. Ama beni ilk rahatsız eden şeyin yürürken sol ayağımın rahat hareket ettiremediğimi hatırlıyorum. Ayağımda ki tuhaflık her geçen gün kendini daha çok hissettiriyordu. O dönemlerde sabahları arkadaşımla parkta spor yapıyorduk. Ayak hareketleri yapılan spor aletinde sağ ayağım çok rahat bir şekilde hareket ediyorken sol ayağım bir süre sonra kendi kendine hareket etmeyi bırakıyordu. 

Aslına bakacak olursanız ayağımdan önce beni tedirgin eden başka bir durum olduğunu şimdi hatırladım. Sanırım yaşadığım bu sıkıntı, hayatımın bundan sonra geri kalan günlerinin hiç kolay olmayacağının bir göstergesiydi. Çok yakın bir akrabamızın düğününde artık eskisi gibi oynayamadığımı fark ettim. Müziğin ritmine kendimi kaptırayım diyorum, olmuyor. Hadi diyorum oynayanlara alkış tutarak eşlik edeyim diyorum, alkış tutmaya başladıktan beş saniye sonra  alkış yapamıyordum. Sanki ellerimi birisi tutuyor gibiydi. ( Parkinson teşhisi konulduktan sonra anladım ki bütün bunlar hastalığın neden olduğu kaslarda meydana gelen sertlikten kaynaklanıyor)



Özellikle gece uykumda yatakta hareket etmekte zorlanmaya başlamıştım. Uyurken sağdan sola dönemiyordum. Bir şeylerin ters gittiğini farkındaydım fakat bunların Parkinson belirtileri  olduğu aklımın ucuna bile gelmiyordu. Durumun ciddiyetini ellerimdeki titremelerin başkaları tarafından da fark edilince anladım.

Benim ellerim her zaman titrer. Bu konuyla alakalı gitmiş olduğunu tüm doktorlar ya psikolojik dediler ya da sinirsel dediler. Doktorların söyledikleri bu yönde olduğu için ellerimdeki titremeyi çok ciddiye almıyordum. 

Okul ve iş hayatında inci gibi yazı yazarken bir gün yazmakta zorlandığımı daha doğrusu harfleri yamuk yumuk yazdığımı fark ettim. Bütün bu bahsetmiş olduğum belirtiler çok kısa bir süre içerisinde ortaya çıktı. Daha doğrusu çok uzun yıllar boyunca varmış fakat hepsi birleşince ben o zaman bir şeylerin yolunda gitmediğini fark ettim.

Parkinson hastalığının en tipik bir özelliği neymiş biliyor musunuz?  Yürürken kollarını sallamadan yürüyen insanlar genellikle bir süre sonra Parkinson hastalığı ile karşı karşıya kalıyorlar.  Elbette ki kolları sallamadan yürümek tek başına teşhis konulması için yeterli bir belirti değil. Ama nöroloji doktorlarının karar verme aşamasında çok önemli bir kriter. 

Teşhis konulma süreci



Bir süre doktora gitme düşüncesi beni korkutuyor olsa da en sonunda karar verip doktora gittim. Doktorun karşısında  ne söyleyeceğimi şaşırmamak için tüm şikâyetlerimi madde madde bir kağıda yazdım, Şikayet listemde şu maddeler vardı.

Ellerim titriyor

Yazı yazarken harfler birbirine geçiyor

Yürürken kolum sallanmıyor

Yine yürürken ayağımın bir tanesi yürümekte zorlanıyor

Hızlı bir şekilde hareket ederken artık hareketlerin oldukça yavaş. 

Kaslarım da aşırı sertlik oluştu. Bu sertlik çok basit işleri bile yapmamı zorlaştırıyor.

 Hiç bir beceri gerektirmeyen işleri bile yapmakta zorlanıyorum. Gömlek düğmelerini iliklemek gibi. 

İşte benim genç yaşta Parkinson hastalığı ile tanışma hikayem böyle oldu. Hastalıkla nasıl mücadele ettiğimi, tedavi sürecinin nasıl olduğu hakkında tecrübelerimi daha sonra yazmayı düşünüyorum.



19 Nisan 2021 Pazartesi

ORUÇ TUTARKEN SAHURDA NE YEMELİYİZ

 ORUÇ TUTARKEN SAHURDA NE YEMELİYİZ




Makalenin başlığından da anlaşılacağı gibi oruç tutarken sahurda neler yenilmeli ? sorusunun cevabını, ben değil kimse kimse adına cevap veremez. Çünkü herkesin ekonomik gücü, yemek kültürü, alışkanlıkları farklıdır. Kimisi kahvaltı yapar kimisi sahurda hamur işi yemeden duramaz, bazıları da 30 gün boyunca her gece bulgur pilavı ve komposto yer.  Aslına bakılacak olurda sahurda ne yediğimizin hiçbir önemi yok. Hani derler ya Allah ne verdiyse onu yeriz diye!

Madem oruç tutarken sahurda ne yediğimizin hiçbir önemi yok ise neden böyle bir yazı yazma gereği duymuş olabilirim. Olur ya aramızda ilk defa oruç tutacak olan genç arkadaşlarımız olabilir. Oruç tutarken bütün gün açlığın ve susuzluğun eziyete dönüşmemesi için sahurda ne yemesi ya da ne yememesi gerektiği konusunda hiçbir fikri olmayan okuyucularım için sahurda tok tutan gıdalar nelerdir? Bu konuda verecek olduğum bilgiler tamamen kendi kişisel deneyimlerimden ibarettir.

Oruç tutarken daha az açlık hissetmek için bu gıdaları yemeye özen gösterin

Sahurun olmazsa olmazı çaydır bence, sizde mutlaka sahurda en az iki çay bardağı çay için. Unutmayın çayın susuzluğu giderici çok önemli bir özelliği vardır.

Asla ve asla sahurda patates kızartma yemeyin. Aynı şekilde hamur kızartmada genel itibariyle sahurda yenilmesi rahatsızlık veren yiyecekler arasındadır. Şayet kızartma yiyorsanız sabah kalktığınızda mide yanmasıyla ve bütün gün sürecek olan susuzluğu göze almışsınız demektir.

Şayet yumurtaya karşı herhangi bir alerjiniz yoksa sahurda mutlaka en az bir adet haşlanmış yumurta yemelisiniz. Tereyağlı yumurtanın su ihtiyacını daha fazla hissettirdiği bilinen bir gerçekken haşlanmış yumurta daha uzun süre tok tutar. Ayrıca haşlanmış yumurta yemek ekstradan susuzluk hissiyatı yaratmaz.

Bulgur pilavı ve komposto sahurda ne yemek gerekir? sorusunun en güzel karşılığıdır.  Tereyağlı pişirilmiş bir tabak bulgur pilavıyla beraber içeceğiniz bir kase komposto hem çok lezzetlidir hem de çok doyurucudur. Bu ikilinin yanında yoğurt ve mevsim yeşillikleri de çok iyi gider.

Listenin son sırasında haşlanmış patates yer almaktadır. Yumurtalı, maydanozlu hazırladığınız patates salatasının yanına peynir, zeytin domates gibi kahvaltılık ürünlerle hem hafif hem de doyurucu bir sahur menüsü hazırlayabilirsiniz.



Sahurda yedikleriniz çok yağlı olmadığı müddetçe gün içinde daha az zorluk yaşarsınız. Sizlerde tok tutan yiyecekler hakkında ekleme yapmak isterseniz yorum kutusuna görüşlerinizi yazabilirsiniz.

2 Nisan 2021 Cuma

ORUÇ TUTARKEN ZORLANMAMAK İÇİN MUTLAKA BUNU DENEYİN

ORUÇ TUTARKEN AÇLIK VE HALSİZLİK HİSSETMEMEK İÇİN NE YAPMAK GEREKİR

 Ramazan ayının kapımızı çalmasına şunun şurasında sadece 10 gün kadar bir süre kaldı. Allah nasip ederse 13 Nisan 2021 tarihinde bütün müslümanlar için on bir ayın sultanı gelecek. Geçen yıla kadar her Ramazan ayında toplu iftarlar toplu sahurlar yapılırdı. Ne yazık ki bu sene de geçen yıl olduğu gibi iftar sofralarında koronavirüs pandemisi nedeniyle kalabalık iftar sofraları kurulmayacak.  Şimdiden herkese kendi çekirdek ailesi ile beraber geçirebileceği hayırlı ramazanlar diliyorum.

Gelelim asıl konumuz olan oruç tutarken açlık ve halsizlik hissetmemek için ne yapmak gerekir? Konusunda bizzat kendi uyguladığım ve çok başarılı olan bir yöntemi sizlerle paylaşmak istiyorum.  Anlatacak olduğum yöntem ile oruç tutarken kesinlikle halsizlik hissetmiyorum. Hatta o kadar enerji dolu  oluyorum ki oruç tuttuğum aklıma gelmiyor.  Kısacası oruç tutarken acıkmamak için, susuz kalmamak için, enerji dolu hissetmek için mutlaka benim uyguladığım yöntem gerçekten çok işe yarıyor.


Oruç tutmak eziyete dönüşmesin

Hiç laf kalabalığı yapmadan direk konuya giriyorum. Oruç tutarken çok acıkıyor sanız, çok fazla susuyorsanız, kendinizi halsiz ve yorgun hissediyorsanız, bütün gün yatakta orucu uykuya tutturuyor iseniz yazıyı sonuna kadar okuyun derim.

Sahurda güzel bir şekilde karnınızı doyurun. Şunu yeyin bunu yiyin demiyorum. Evinizde ne varsa Allah ne verdiyse onu yiyin. Ama nacizane tavsiyem sahurda mutlaka bir tane yumurta yiyin. Çünkü yumurtanın tok tutucu özelliği vardır. Sizde oruç tutarken çok acıkıyorum diyorsanız sahurda karnını güzel bir şekilde doyurun. Mutlaka ve mutlaka en az iki  bardak çay için. Büyüklerimizin bir sözü vardır; çay içmek harareti alır derler.  Gelelim asıl mevzuya, sahura kalktık karnımızı doyurduk çayımızı içtik. Sofradan kalkmadan önce büyük bir bardağının içine bir çay kaşığı toz zencefil, bir çay kaşığı toz zerdeçal, bir çay kaşığı toz tarçın katıp bardağı su ile dolduralım.  baharatların su ile birbirine harmanlanması için güzel bir şekilde karıştıralım.  Hazırlamış olduğumuz bu karışımı içelim. İşte, oruç tutarken zorlanmamak için yapmanız gereken tek şey bu olacak.


Yapılan birçok bilimsel çalışma tarçın, zencefil ve zerdeçalın tok tutucu özelliğinin olduğunu kanıtlamaktadır. Su ile birlikte tüketildiği zaman uzun süre su ihtiyacı hissettirmiyor. Yine tarçın zencefil ve zerdeçalın enerji verdiği de bilinen bir gerçektir.

Ben bu karışıma sihirli su adını verdim. İnanın bu şekilde oruç tutmak eziyete dönüşmüyor. Etrafımızda birçok kişi oruç tutarken aç kalmanın ve susuz kalmanın verdiği etki ile çok sinirli oluyor. İster istemez etrafındaki kişilerin kalbini kırıyor.   Siz de Ramazan'ın yaklaştığı şu günlerde oruç tutmak ile araştırma yaparken yolunuz bu sayfaya düşerse, bu yöntemi uygulayarak oruç tutanlar olumlu ya da olumsuz deneyimlerinizi yorum olarak bildirebilirsiniz.

Önemli uyarı

Elbette ki tarçın, zencefil ve zerdeçal alerjisi olanlar kesinlikle uygulamasın. Bir de doktor tarafından tarçın zencefil ve zerdeçal kullanması yasaklı olan kişiler bu yöntemi uygulamasın lütfen.




12 Mart 2021 Cuma

MAYALANAN YOĞUR TUTMAZSA NE YAPMAK GEREKİR

 YOĞURT MAYASI TUTMAZSA NE YAPMAK GEREKİR



Hemen hemen herkes artık kendi yoğurdunu evde kendi yapıyor.  Doğrusu da çok mecbur kalmadıkça hazır yoğurt almamak ve kendi yoğurdumuzu kendimiz yapmaktır. Ne yazık ki markette satılan yoğurtların üzerinde doğal ev yoğurdu tadında yazıyor olsa da bunların sadece adı yoğurt. Şöylede bir gerçek var ki ev yapımı yoğurt tadına alışanlar kolay kolay hazır yoğurt yemiyorlar.

Bildiğimiz güvendiğimiz bir sütçüden ihtiyacımız kadar çiğ süt aldık. İçindeki bakterilerin ölmesi için ocakta kaynamaya başladıktan sonra 13 dakika kaynatıp ocağın altı kapatılır. İşte, evde yoğurt nasıl yapılır? bu aşamadan sonra başlıyor. Güzel bir şekilde kaynayan süt soğumaya bırakılır. Sütün yoğurt yapmak için ideal sıcaklığa geldiğini anlamak için serçe parmağınızı sütün içine sokup 10'a kadar sayın. 7'ye kadar sayınca parmağınız yanıyorsa sütün sıcaklığı ideal sıcaklığa gelmiş demektir.

Bir kilo süt için bir buçuk yemek kaşığı yoğurt mayalamak için yeterlidir.  Sütle yoğurdu güzel bir şekilde karıştırın. Sütün sıcaklığını muhafaza etmesi için üzerine bir örtü örtüp beş altı saat mayalanmasını bekleyin. Beş altı saat sonunda mayalanan yoğurdunuzu buzdolabına kaldırıp bir gün dinlendirdikten sonra yemeye hazır hale gelir. Peki, her şeyi doğru düzgün yapmanıza rağmen mayalanma süresi doldurduktan sonra mayalanan yoğurt tutmazsa ne yapmak gerekir?

Süt yoğurt tutmazsa korkmayın, çaresi var!


Bazen oda sıcaklığı nedeniyle sütün ısısı düşer ve yoğurt mayası tutmaz. Eğer başınıza böyle bir durum gelirse sakın sütü dökmeyin. Yoğurt tutmayan süt için fırınınızı 50 derecede ısıtın ve fırın içinin sıcaklığını 50 derecede sabitleyin. Tutmayan yoğurdu fırının içine ağzı açık bir şekilde koyup maya tutuncaya kadar bekleyin.

Bu sırada dikkat edilmesi gereken nokta ise şudur; fırının içi ısındıktan sonra 50 dereceyi sıfıra getirip fırını kapatın. Bir saat sonra tekrar 50 dereceye getirip beş on dakika ısındıktan sonra tekrar fırını kapatın. Önemli olan fırının içinin sürekli ısınması değildir. Önemli olan sabit bir ısıda sıcaklığın korunmasıdır. İşte, mayalanıp tutmayan yoğurt için ne yapmak gerekir? diye kara kara düşünmeye gerek yok. Sıcak bir ortamda iki üç saat bekletilirse yoğurdunuz maya tutacaktır.

İşi şansa bırakmak istemiyorsanız fırını 50 derece bir saat açık tutup bu şekilde yoğurt olmayan sütü ağzı açık bir şekilde bekletin. Bir saatin sonunda fırını kapatıp kapağını açın ve yoğurdun kendi kendine soğumasını bekleyin. Daha sonra buzdolabına kaldırın. Bu yöntemle kesinlikle yoğurt tekrar maya tutuyor.


24 Şubat 2021 Çarşamba

ACISIZ AĞDA YAPMANIN EN KOLAY YOLU

 ACISIZ AĞDA YAPMANIN EN KOLAY YOLU NEDİR



Ergenlik hormonları aktifleşmeye başladığı andan itibaren vücudumuzun belirli bölgelerinde kıllar çıkmaya başlar. Koltukaltı, bacaklar ve genital bölgemiz kıllanmanın en fazla oluştuğu bölgelerdir. Erkekler için kıllanma herhangi bir sorun teşkil etmez. Onlar kıllı kıllı gezer. Fakat söz konusu kadın olunca her zaman bakımlı ve temiz olmak gerekir.

Çok komik ama istenmeyen tüyler diye dilimize oturmuş bir cümle vardır, ve bu istenmeyen tüylerden ömür boyu kurtulmanın tek yolu lazer epilasyon yaptırmaktan geçer. Maalesef ki lazer epilasyon yaptırma şansı olmayan kadınlar sürekli ağda yapmak zorunda kalıyorlar. Ağdanın acısına dayanamayan birçok genç kız ve kadın jilet kullanmaya yöneliyor. Oysa ki ağda kullanmadan acısız ağda yapmak mümkündür. Peki, canımızı yakmadan acısız ağda yapmanın en kolay yolu nedir?

Pudralı plastik eldiven ile istenmeyen kıllardan kurtulun



Evet yanlış duymadınız pudralı ameliyat eldivenleri ile çok kolay bir şekilde ağda nasıl yapılır? tüm detayları ile anlatıyorum.

Öncelikle ağda yapılacak bölgenizi tamamen kurulayın.

Pudralı plastik eldiveni takın ve kıllarınızı koparın. İnanın o kadar pratik bir yöntem ki hem kılları kökünden alıyor hem acı vermiyor hem de en az bir ay kıl tüy derdi olmuyor. Koltuk altı ve bacaklarda ki tüyleri alırken hiç acı olmuyor. Fakat bikini bölgesinde çok hafif bir acı oluyor. Şunu söylemek gerekir ki bu acı bir kaç dakika içinde geçiyor.


O kadar pratik ağda yapma yöntemi ki sadece 10 dakika içinde bikini bölgesi temizliği bitiyor. Klasik ağdanın verdiği acıya katlanmak yada jilet kullanarak tüylerin daha çok çıkmasını sağlamak yerine pudralı plastik ameliyat eldiveni ile istemediğiniz tüylerinizi almanızı tavsiye ederim.

EVDE İLİKLİ KEMİK SUYU NASIL YAPILIR

EVDE İLİKLİ KEMİK SUYU NASIL YAPILIR



Keşke ülkemizde de et fiyatları herkesin alabileceği kadar ucuz olsaydı da en azından haftada bir kere herkes et yeme şansına sahip olsaydı. Ekonomik şartlarımızı değiştiremiyorsak, yapacak bir şey yok deyip oturmak kendimize ve sevdiklerimize yapabileceğimiz en büyük kötülüktür.

Madem ki şartlar doya doya et yememize engel oluyor, demokraside çareler tükenmez demeliyiz ve etten alamadığımız vitamin ve minarelleri ilikli kemik suyu hazırlayarak bu açığı kapatmalıyız. Laf kalabalığına girip uzun uzadıya kemik suyunun faydaları nelerdir? diye anlatmaya hiç gerek yok.


Faydalarını anlatmaya kalksam zaman yetmez. Şöyle diyebilirim ki ilikli kemik suyu etten daha fazla sağlıklıdır. Özellikle bir yaşından sonra ve gelişim çağındaki çocuklar için bulunmaz bir nimettir. Peki, evde ilikli kemik suyu nasıl yapılır? hazırladıktan sonra nasıl muhafaza etmek gerekir? Kemik suyunu hangi yemeklerde kullanılabilir? İşte tüm bu sorularınızın cevabını burada bulabilirsiniz.

Kemik suyu hazırlamanın püf noktaları

İlk olarak mahalle kasabınıza gidip kemik suyu yapacağınızı ve ilikli dana ( kuzu ) kemiği istediğinizi söyleyin. Tahmini olarak 1 kilo dana kemiği 6 yada 7 TL dir. Unutmayın dana kemiği demeyin üstüne basa basa ilikli dana kemiği istediğinizi belirtin.

Derin bir tencere içerisine kemikleri yerleştirin. Kemiklerin üstünü geçinceye kadar su doldurun ve bir saate yakın kemikleri suyun içinde bekletin. Bunun amacı kemikte ki kanın ve pisliğin arınması içindir. Bir saatin sonunda kirli suyu döküp tekrar tencereyi ağzına kadar su ile doldurup ocağa koyun.


Kemikler kaynamaya başlayınca tencerenin üzerinde gri renkli köpükler oluşur. Kef denilen bu köpükleri kaşıkla alıp çöpe dökmelisiniz. Burası, ilikli kemik suyu hazırlamanın püf noktasıdır. Köpükleri aldıktan sonra ocağın altı en kısık ayara getirilir ve bu şekilde ağır ağır kemikler parçalanmaya yüz tutuncaya kadar kaynatılır. Bu süre tahmini beş altı saattir.

Uzun süre kaynatılmasında ki amaç, kemiklerin içinde bulunan iliğin eriyerek suya karışmasını sağlamaktır.


Ocağın altını kapattıktan sonra kemik suyu tamamen soğuyuncaya kadar bekleyin. Tencerenin içinden kemikleri çıkartın. Karton pet bardaklara katmadan önce süzgeçten geçirin ki içinde küçük küçük kemik parçalarının kalmadığından emin olun. Karton pet bardakların yarısına kadar kemik suyu doldurmanız yeterli olacaktır. Derin dondurucuda uzun süre tazeliğini koruyor.

Açıkça söylemek gerekirse  makarna ve sebze yemekleri dışında tüm yemeklerde ev yapımı kemik suyu  kullanıyorum. Şayet sizler sebze yemeklerini normal şartlarda etli yapıyorsanız kemik suyunu sebze yemeklerinde de kullanabilirsiniz.





14 Şubat 2021 Pazar

PSİKİYATRİK HASTALIKLARDA GÖRÜLEN BOZUKLUKLAR

 

PSİKİYATRİK HASTALIKLARDA GÖRÜLEN BOZUKLUKLAR NELERDİR

 


Zeka ve gelişim bozukluğu

 

1 yaşından küçük bebek ve gelişim çağında olan çocuklarda zeka ve gelişim bozuklukları, çoğu zaman ilk beş yaş gibi bir dönemde yani bebeklik döneminde, çocuğun  gelişimi sırasında ya da dünyaya geldikten çok kısa bir süre sonra belirti gösteren  bozukluklardır. Bebeğin ve çocuğun zihinsel gelişiminde bununla bağlantılı olarak  bedensel gelişimi de çok ciddi anlamda ya da dışarıdan fark edilecek şekilde   bozuktur. Annenin hamilelik döneminde yaşadığı fiziksel olaylar, bebeğin sağlığını etkileyen ilaç kullanımı, herhangi bir sebepten dolayı radyasyona maruz kalması sebebiyle bebekte psikiyatrik bozukluk meydana gelebilir. Psikiyatrik bozuklukların büyük bir kısmını zeka ve gelişim bozuklukları  oluşturur.

 

Bellek bozuklukları

 

Hafızada oluşan unutma, hatırlama sorunu yaşamak erken yaşlarda da görülebiliyor olsa da bellek bozuklukları sorunları genellikle ileri yaşlarda ortaya çıkmaktadır. Alzheimer hastaları ilk unutmaya başladıklarında kimse yaklaşan tehlikeyi fark etmez. Çünkü hafıza yani bellek sorunu yaşayan kişiler geçmişe dair pek çok şeyi hatırlar. Fakat bir ay öncesini, bir hafta hatta bir gün öncesini hatırlatmakta  zorlanır.

 

Yaşanılan acı dolu bir olay, travma etkisi yaratacak şekilde korkmak, anı hafıza kayıplarına neden olabilir. Fakat bu durum genellikle bir süre sonra düzelmektedir. Çok nadiren de olsa bazı travmatik olaylar sonucunda bellek kaybı çok uzun yıllar kalıcı olabiliyor.

 

Algılama bozuklukları

 

 


Algılama sorunu olan bir kişi, okuduğunu, konuşulan konuları içeriği hakkında fikir sahibi olmakta zorluk yaşamaktadır.

Bu algılama bozuklukları kullanılan ilaçların yan etkileri sonucuyla ortaya çıkabildiği gibi nörolojik yada fiziksel rahatsızlıkların belirtileri olarak da kendini belli edebilir. Uykudan yeni uyanmış bir kişi kendine gelinceye kadar algı sorunu yaşayabilir. Bu gayet normal bir durumdur. Sadece sabahları anlama sorunu yaşamak bir hastalık belirtisi değildir.

 

Dikkat bozuklukları

Genellikle çocuklarda görülen dikkat bozukluğu, kişinin kendini uzun süreli herhangi bir konu üstünde odaklanamaması şeklinde oluşur.

Dikkat bozukluğu adı üstünde dikkatin azalması, çok kısa sürede dikkatin dağılmasıdır. Mesela bazı öğrenciler ders saati boyunca öğretmenlerini dinleme konusunda sıkıntı yaşarlar. dersin ilk 15 dakikasından sonra dikkatleri başka yöne doğru dağılır. Kesinlikle 15 dakikadan sana dersi dinlemek istemez ve başka şeylerle uğraşırlar. Bu durum dikkat bozukluğuna verilebilecek en iyi örnektir.

 

Öğrenme bozuklukları

 

Öğrenme bozukluklarının okumayı, yazmayı ve matematikle ilgili işlemleri öğrenme konusunda farklı alt kategorileri vardır. okul hayatında verilen dersleri öğrenme konusunda yaşanan zorluklar dışında öğrenme ile alakalı herhangi bir sorun yaşanmıyor olsa da okul hayatında yaşanılan bu öğrenme bozuklukları eğitim hayatında başarılı olmayı büyük bir ölçüde etkilemektedir.

 

 

Konuşma bozuklukları


Uzmanlar konuşma bozukluğu olan bir kişiyi değerlendirmeye alırken konuşulan dili anlamada zorluk, kişinin kendisini ifade ederken zorlanması, belirli sözcükleri telaffuz ederken takılı kalması gibi kriterleri değerlendirmeye almaktadırlar. Toplumda en fazla görülen konuşma bozukluğu kekemelikdir.  Kekemelik, eğitim hayatında ve sosyal hayatta ciddi anlamda zorluklar yaşanmasına neden olsa da tedavi edilemeyen bir durum değildir.

 

 

İletişim bozuklukları

 

İletişim bozuklukları gelişim çağındaki çocuklarda ergenlik döneminde, yetişkin bireylerde kısaca her yaş döneminde görülebilmektedir. Kişinin  yakın yada  uzak çevresiyle anlaşmada zorluk yaşaması şeklinde kendini gösterir. Herhangi bir konuda konuşarak ortak noktada fikir birliğine varmak iletişim sorunu yaşayan kişiler için oldukça zordur. Ergenlik döneminde olan gençlerin yaşamış oldukları iletişim bozuklukları genellikle anne baba arasında almaktadır.

 



12 Şubat 2021 Cuma

ÇAY NASIL DEMLENİR

 EN GÜZEL ÇAY NASIL DEMLENİR


  

  Toplum olarak çay, vazgeçilmeyen içeceklerimizin ilk sırasında yer alıyor. Yediden yetmişe her yaş grubundan kişi severek içmektedir. Çok şükür ki ülkemiz çay yetiştiriciliğinde dünyada ilk sıralarda yer alıyor. Bu kadar sevdiğimiz bir içeceği yurt dışından ithal etseydik, haliyle fiyatı da biraz daha yüksek olurdu. Gerçi şu anda da ucuz olduğu söylenemez. Neyse konumuz çayın fiyatı değil! Bugün ki yazımızı çay nasıl demlenir? güzel çay nasıl demlenir? konusuna ayırdık.

Bir ara gündem konusu olmuştu, milli içeceğimiz ayrandır diye. Tamam doğrudur ayranda çok sevilen bir içecek fakat bence Türk toplumunun milli içeceği çaydır. Çünkü ayran içmeyince kendini kötü hisseden kimse yoktur, ama çay içmediği gün migreni tutan çok insan vardır. Şöyle ki, çay içmediği gün kendini hiçbir şeye konsantre olamayan hatta ve hatta durumu abartıp eli ayağı titreyen çok kişi var.

Mis gibi tavşan kanı çay nasıl demlenir

Hani derler ya, "her yiğidin yoğurt yemesi farklıdır" diye işte herkesin çay demleme şekli farklıdır.  Fakat bazı kişiler ne yaparsa yapsın çayı içerken çiğ kokusu gelir. Yada çay demini yeterli şekilde almaz. Çay demleme konusunda sıkıntı yaşayanlar için naçizane kendi kişisel tecrübemi sizlerle paylaşmak istiyorum. Eğer sizde çayınızdan istediğiniz lezzeti alamıyorsanız çay nasıl demlenir? birde bu şekilde deneyin derim.

Çay demlemenin püf noktaları



İlk kural kesinlikle musluk suyu ile çay demlemeyin. Arıtıcı suyu ile demlenen çayın tadı bir başka oluyor.

Çayın lezzetli olmasını istiyorsanız mutlaka kaliteli bir çay kullanmalısınız.

Çay demlemenin püf noktalarının üçüncü kuralı ise alüminyum çaydanlık kullanmaktır.  Çelik çaydanlıkta, porselen çaydanlıkta yada elektrikli çay yapma makineleri de güzel yapıyor olabilir. Fakat ben en çok alüminyum çaydanlıkta demlenen çayı beğeniyorum.

Çaydanlığın alt demliğine su koyun, üst demliğine çay koyun. Kaliteli bir çay kullanırsanız iki çay bardağı için bir tatlı kaşığı tepeleme çay yeterli oluyor.

Alt demlikteki su kaynamaya başladıktan sonra süre tutun ve beş on dakika arası suyu kaynatın. Bu sayede kaynayan suyun buharı ile üst demlikteki çay kendi kendine kavrulacaktır. Daha sonra üst demlikteki çayın üstünü birkaç parmak geçecek kadar kaynayan su dökün ve en az 15 dakika demini alması için kısık ateşte kaynamaya bırakın. İşte, en kolay çay nasıl demlenir? bu şekilde demlenir.


6 Şubat 2021 Cumartesi

ANTİDEPRESANI BIRAKMAK MI İSTİYORSUNUZ?????

ANTİDEPRESANI BIRAKMAK MI İSTİYORSUNUZ






Bu yazıyı okumaya başladığınıza göre sizde benim gibi epeyce bir zamandır ruhunuzda ki sorunları anti depresanla  geçirmeye çalışan ve artık depresyon ilaçlarını bırakmanız gerektiğini çünkü ruhunuzu ilaç kullanarak mutlu edemeyeceğini anlayanlardansınız demektir..... Peki, uzun yıllar kullanmış olmanın getirdiği bu bağımlılıktan nasıl kurtulabilirsiniz? Daha doğrusu yoksunluk belirtilerini en az derecede hissederek antidepresan nasıl bırakılır?

Biliyorum sizde bu ilaçları defalarca  bıraktınız ve her defasında sil baştan yeniden başladınız ve artık hiç bir zaman bırakamayacağınızı düşünüyorsunuz. Çünkü her bırakışınızda vücudunuz ve ruhunuz çok kötü tepkiler verdi. Baş dönmeleri, kalp çarpıntıları, uykusuzluk, huzursuzluk en kötüsü de delirecek gibi hissettiniz. Bütün bu kötü duyguları hissetmeden çok rahat bir şekilde antidepresan bırakmanın kolay yolu nedir? Verdiğim bilgiler kesinlikle sağdan soldan duyduğum değil, bizzat kendimin uyguladığı ve başarılı olduğum bir yöntemdir.

Anti depresanı bırakmanın püf noktası


 Eğer ciddi anlamda ruhsal bir probleminiz yoksa, sorununuz sadece depresyon ise bu  ilacı bırakmak imkansız değil. Tabi ki de doktor kontrolünde. Anti depresanı bırakma sürecinizi kısa süreye yayarsanız bırakmanız çok sancılı olur bu süreçte sabırlı ve güçlü olmak çok önemli....İlk başlarda uyku problemi ,iştahsızlık ve mide bulantısı çekebilirsiniz.

Şimdi aşama aşama antidepresanın nasıl bırakılması gerektiğini anlatmaya başlayalım. İşte, antidepresan nasıl bırakılır? sorunuzun cevabı......


1. Madde: Mutlaka doktorunuzla sürekli iletişim halinde olmalısınız

2. Madde: ilacı bırakmaya karar verildiğinde kullanmış olduğunuz doz örnek veriyorum   60 MG diyelim. iki hafta boyunca ilacı bir gün için bir gün içmeyin ve iki haftanın sonunda doktorunuza gidin durumu anlatın ve doktorda uygun görürse ilacın dozunu 30 mg ye düşürmesini söyleyin.

3.madde:  Doktorunuzun onayıyla ilacınızın dozu artık 30 MG ve 2 hafta boyunca ilacı her gün bir tane içiniz

4. Madde: 2 hafta boyunca ilacı bir gün için bir gün içmeyin .böylelikle günlük dozunuz 15 MG olacaktır.

5. Madde: 2 hafta boyunca ilacı bir gün için  2 gün içmeyin böylelikle ilaç alım dozu günlük 10 MG olacaktır

6. Madde: 2 hafta boyunca ilacı bir gün için 3 gün içmeyin

7. Madde den sonra ilacınızı 30 gün boyunca ilacınızı bir gün için dört gün içmeyin bu Sürenin sonunda ilaç içmeyi tamamen bırakmış olacaksınız. İlacın dozunu doktor kontrolünde azalta azalta en az dört ay gibi bir sürede bırakmış olacaksınız.

8. Madde: bu maddeye kadar geldiysek artık ilaç içmiyoruz demektir. Bir hafta boyunca günde bir fincan "Sarı kantron çayı " için ama bu çayı içerken anti depresanı kullanılmaz bunu da söylemiş olalım

9. Madde:  Sarı kantron çayını bir hafta içtikten sonra bir hafta ara verin ve daha sonra bir hafta daha günde bir fincan sarı kantron çayı içiniz.

9 maddeden Oluşan anti depresanı  bırakma yöntemi benim kişisel deneyimimdir. Ben 5 yıl anti depresanı kullandıktan sonra ilacı bu yöntemi uygulayarak bıraktım. İlacı doktor kontrolünde bırakmalısınız . Kesinlikle pat diye içmeyi bırakmayınız. Sonuçlar çok daha kötü oluyor. Mutlaka ve mutlaka doktor kontrolünde bu süreci tamamlamalısınız.

İnanın bu yöntemle kesinlikle bırakabilirsiniz. Tek ihtiyacınız zaman ve sabır. Bu arada ben çok uzun zamandır içmiyorum. Vücudum ve beynim kesinlikle alıştı. Artık eskisi gibi şen kahkahalar atabiliyorum. 




SİZDE BAŞARABİLİRSİNİZ ......UNUTMAYIN SEVGİYE İHTİYACINIZ VAR KİMYASALA DEĞİL..



4 Şubat 2021 Perşembe

PRATİK SULU KÖFTE TARİFİ

PRATİK SULU KÖFTE TARİFİ


Daha önceden kızıma ekmek arası yapmak için köfte hazırlayıp buzluğa koymuştum .Geçenlerde akşam yemeği için misafirim gelecek diye köftelerin hepsini çıkardım ve kızartmak için buzunu çözdürdüm.  Köftelerin buzunun çözülmesiyle birlikte pratik sulu köfte tarifi kendiliğinden ortaya çıktı.

Aksilik bu ya akşam yemeği için gelecek olan misafirlerin çok acil işleri çıktı ve program iptal oldu. Yemek iptal oldu ama bir kere köftelerin buzu çözülmüş oldu . Bu kadar köfteyi kızartsam hepsi yenmez kalanı  ziyan olurdu.... Yiyebilceğimiz kadarını kızarttım ve kalan kısmını bir kaba aldım ve biraz pirinç haşlayarak köftelerle birlikte tekrardan yoğurdum ve küçük küçük yuvarlaklar yaptım ve köfteleri düz bir tepsiye alarak üzerlerine çok az un serpiştirdim. İşte, sulu köfte nasıl yapılır? diye uzun uzun düşünmeye gerek kalmadı.

Daha sonra  tencerede sıvı yağla önce küçük doğranmış soğanları daha sonra  salçayı kavurdum ve üzerine su ilave ettim ve yaklaşık 10 dakika salçanın kokusu gidinceye kadar kaynattım ve azar azar köfteleri ilave ettim. Köfteler 10 dakika piştikten sonra küp küp doğradığım patatesleri  ekledim. Son anda buzlukta çok az bezelyenin olduğunu fark ettim ve bezelye de ilave ettikten sonra ortaya mis gibi sulu köfte çıktı.....



Detaylarıyla sulu köfte yapmak için gerekli malzemeler

Yarım kilodan biraz daha az kıyma 150- 200 gram yeter

2 adet orta boy patates çok küçük olmayacak şekilde doğrayın.

2 yemek kaşığı pirinç haşlanır ve kıymaya ilave edilir.

Tuz, karabiber, pul biber köfte yaparken kullanılır.

1 adet küçük soğan rendelenir ve köfte harcı içine konulur. Patatesli sulu köfte tarifi yaparken kıyma ile köfteler hazırlanır. Un serpiştirilmiş tepsi üzerine köfteler alınır. Bir adet soğan küp küp doğranır ve yağda pembeleşinceye kadar kavrulur. Salça ilave edilir. Doğranmış patatesler, unlanmış köfteler eklenir. Bir iki dakika kavrulur. Bütün malzemelerin üzerini geçecek kadar ılık su eklenir. Köfte harcının içine tuz konulduğu için yemek pişerken tuzu dikkatli ekleyiniz. Köfteler ve patatesler ezilmeyecek şekilde pişirip, yemeyi ocaktan alınız.

3 Şubat 2021 Çarşamba

DOMATESLİ BULGUR PİLAVI TARİFİ


DOMATESLİ BULGUR PİLAVI


Çalışan bayanlar ,öğrenciler ve yemek yapmayı yeni öğrenenler için çok  pratik bir tarif. Hem yapması çok kolay hem de her daim evde bulunan malzemelerle yapılıyor olması domatesli bulgur pilavını sofralarımızdan eksik etmeme nedenlerimizdendir. Yanına birde sarımsaklı naneli cacık yapıldı mı, yemelere doyum olmaz. Çocukluğumdan hatırlarım annem sık sık yapardı, pilavın domatesli salçalı suyuna ekmeği bandırıp bandırıp yerdim. Oh mis gibi bir lezzet.


MALZEMELER

3 adet orta boydomates

1 adet büyük boysoğan

1 dişsarımsak

3yemek kaşığızeytinyağı

2su bardağıpilavlık bulgur

1 yemek kaşığısalça

1çay kaşığıtuz

1 çay kaşığıtoz kırmızı biber

1 çay kaşığıkarabiber

Bir tatlı kaşığı kuru nane


Kuru nane ve isteğe bağlı karabiber, pul biber. Domatesli bulgur pilavı tarifi  yaparken baharat kullanımı tamamen damak tadına kalmıştır.

Zeytinyağı, Ayçiçek yağı, tereyağ hangisini arzu ederseniz onu 

kullanın. Ben bütün yemekleri zeytin yağı ve tereyağı karışık

 kullanıyorum. Şunu belirtmek isterim ki lezzetli ve bir o kadar tadına doyulmayan domatesli bulgur pilavı yapmanın püf noktası mevsiminde yetişen tarla domatesi kullanmaktır.



YAPILIŞI

Soğan, biber, domates, sarımsak gibi  malzemeleri ince ince doğrayıp teker teker kavurun ve bu malzemelerin üzerine bulguru ilave edin biraz daha kavrulduktan sonra tuz ve baharatları  ilave edin. Bulgurun üzerini geçecek kadar su ekleyerek pişmeye bırakın ve pişmeye yakın üzerine nane serpiştiriniz.